top of page

“Vermek” üzerine.

Vermek, tabi ya vermek. Hani vardı ya bir zamanlar; veren el alan elden üstündü, sevgi veriyorduk insanlara, güven veriyorduk mesela. Ondan bahsediyorum. Vermenin sevgiyle bir ilgisi var mı? Kadın erkek ilişkisinden bahsetmiyorum sadece. Genel soruyorum bu soruyu, ne kadar verirsen o kadar mı seviliyorsun? O zaman insanların sevgi ölçütünün çıkar dengesinde olduğunu söylemek mümkün. Almayan sevmiyor e oldu o zaman. Ben de bu türün farklı bir örnegi oldugum için benim hayatımdaki işleyi farklı bu durumun… Benim sevgimi gösterme şeklim bu, vermek. Birini ne kadar çok seviyorsam o kadar veriyorum. Hani Sezen’in bir şarkısı var ya “Malımı al, mülkümü al; varsa gel samur kürkümü al” aynen budur ilişkilerimdeki duruşum. Lütfen gel ve canıma kadar al, yoksa ispat edemem seni sevdiğimi (!) Aslında böyle olmamalı ya, sonra birini kaybettiğimde, özellikle de kötü bir sonla kaybettiysem ona değil de onun için yaptığım fedakarlıklara, uğruna verdiklerime çok üzülüyorum. Bundan sonra asla dedikten iki dakika sonra başka birine hediye alırken buluyorum kendimi. Vermenin bir sonu yok galiba ya. Bir keresinde (kendi çapımda büyük) borç batağındaydım, 1 ay çalışsam maaşımın bir kurusuna dokunmamam gerekiyor, ki borcum bitsin -Kendi paramı kazanmaya başladığımdan beri borcum var (ironik)- O zaman da çok sevdiğim biri vardı, para lazım dedi. Yahu ne diyeceğim? Onun yüzü asılacağına, canı sıkılacağına biraz daha borçlanırım battı balık yan gider… Bir dakika düşünmedim ona borcum kadar borç verirken. Hak etti mi dersen, sadece kocaman bir kahkaha patlatırım bana yaşattığı kabuslardan dolayı. Ama konu bu değil. Ben onun içinin rahatlamasına vesile oldugum için ondan daha mutlu oldum. Bu bir hastalık olmalı ve kesinlikle tedavisi bulunmalı. Konu asla maddiyatla sınırlı değil, maddeye, paraya, varlıklara asla inanmıyorum hepsinin kaybı telafi edilir. Bir de yürekten verilen fedakarlıklar var. Bunların ne borcu kapatılır, ne de kaybında teselli bulunur. Diyeceğim o ki, bir insan tarafından sevilmek için ona sürekli bir şeyler vermemiz gerekmediğini düşünüyorum. Veren el olmayı abartmak her iki taraf için de iyi değil, bazı insanlar altında ezilirken bazı omurgasız insanlar bu pür niyetten faydalanıyor. Sevgi koşulsuz şartsız olmalı. Fedakarlıksa herkes için, bir şey verilecekse herkes vericek. O koca taşın altına elini herkes koyucak ki “beraberlik” kelime anlamını taşıyabilsin. Keşke yazdıklarımın hepsini fiilen hayata geçirebilsem… Arsız ruhum asla yaptıklarından pişman olmuyor. Sevdiğim insanların yüzünü bir an olsun güldürebildiysem, o gülümsemeyi oluşturana kadar çektiğim cefa pek üzmüyor beni. Tabi birgün beni tırmalayacak bu vaziyetler biliyorum. Demek istediğim şu ki dostlar, dediğimi yap; yaptığımı yapma! Vermek o kadar da iyi değil, çünkü bilemiyorsun gerçekten kim hak etmiş uğruna ser sefil olmayı? Tertemiz sev gitsin, sevgini göstermek için afilli süprizlere, göz dolduran anlam yüklü hediyelere, sayfalarca mektuplara ne gerek var? Sadece “Seni seviyorum” yeter işte, Adam olana çok bile!

Son Yazılar

Hepsini Gör
Silinmek istemiyorum

Hiçbir yazar, şair ve bilimum yazmakla uğraşan insan mutlu değildir. Onların mutlu bir hayat sürmeleri imkansızdır. Mutlu insan neden...

 
 
 
Hayaletlerimiz

Geçen gün yanımdan çok tanıdık bir koku geçti, başımı kaldırdığımda sadece göz göze geldik ve yollarımıza o anı unutarak devam ettik....

 
 
 
40 mum

Bilirsiniz hep söylerler, bir insan sevdiği birini kaybettiğinde yüreğinde kırk tane mum yanarmış. Her gün birisi söner, gittikçe...

 
 
 

Yorumlar


Yeni yazılarımdan haberdar olmak isterseniz:

© 2023 Vibe Reklamcılık

bottom of page