Yaşarken anlaşılmaya mecburum
- Cemre Delier

- 30 Eki 2018
- 1 dakikada okunur
Buz gibi bir havada günler sonra yazımın başına geçiyorum tekrar. Uçsuz bucaksız karanlığımda kaybolmuş gibiyim. Güneş kadar parlamak için mücadele eden bir yıldızım sanki. Kendi aydınlığım yetmiyor, ışık saçmak istiyorum. Bu dünyadaki varlığımın sadece bedensel olarak kalmasını değil, ruhumla bütünleşerek bir anlam kazanmasını istiyorum. Unutulmamak istiyorum. Bu evrende unutulmamak için ya çok iyi ya da çok kötü bir karakter olman gerektiği söylenir. Şu an hayatımızı inanılmaz kolaylaştıran kullandığımız aletleri, sistemleri, buluşları ve keşifleri sahiplerini anmadan hayatımızda kullanıyoruz. Halbuki insanlığın bir adım ileriye taşınmasında her bir insanın büyük bir katkısı var. Benim ilgi alanım insan ilişkileri. Özellikle de aşk. “Aşk aşk derim, erimek isterim. İki değil, bir olmaktır derdim.” Ben bu gizlenmiş, ismi kirletilmiş hazinenin anlamını mümkün olan bütün tasvirlerle anlatmanın ve belki bir kalbe dokunmanın derdindeyim. Bana göre aşk bu dünyadaki en temel duygu. Hayatımızın her anında içimizde taşıdığımız fakat farkına dahi varmadığımız bir değer. Ben, benim düşüncelerim sadece nefes aldığım sürece yayılacak ve kalplere dokunmayı hedefleyecek. Yazdıklarım hep kalıcak fakat kim nerede okur, nerede bulur, nasıl anlar bilinmez. Bu yüzden ben yaşarken anlatmaya, anlatıp da anlaşılmaya mecburum.


Yorumlar