1 Sene, 1 Aslan
- Cemre Delier
- 3 Ara 2023
- 3 dakikada okunur
Bu günden, tam bir sene önce, küçük bir gölette kendi esenliğinde ve sessizliğinde yüzen kuğunun yanına, ormanların kralı yaklaşmış. Farklı tabiatlardan ve habitatlardan olan bu iki canlı, kısa bir süre içerisinde kendilerini eşsiz bir uyumun içinde bulmuşlar. Zamanla, Aslan, Kuğu'yu yalnızca ayın mehtabıyla ışıldayan, çoğunluğu karanlıkta kalan göletinden ayrılmaya ikna etmiş, yer yer göle yaklaşarak kuğuya dolanan zehirli sarmaşıkları pençelerinin arasında un ufak etmiş ve onu yalnızca yıldızların ışıdığı, güneşin ısıttığı sulara götürmüş. Aslan karada, Kuğu suda, fakat aynı rotada yol almaya başlamışlar, Aslan'ın kocaman adımlarına, kuğu süzülerek eşlik etmiş. Aslan ve Kuğu birbirlerine yol arkadaşı olmuşlar. Bir sene önce bugün, bu hayatta aşk'ı bulmak, dostluğu bulmak, evini bulmak kadar önemli bir parçamı buldum. Yol arkadaşımı buldum sevgili okur. yol arkadaşım aslan'ı buldum. Hayatıma dahil oluşu, kendimde hiç fark etmediğim bir kapıyı araladı. İlk önce hayatıma girdi, sonra hiç kimseleri dahil etmediğim en özel alanıma, bloguma girdi, sihirli elleriyle dokundu en mahrem alanıma, onu büyüttü, estetik kattı, iham serpti kalemime, un gibi eledi tüm zehirli kelimeleri, yalnızca ışık bıraktı. Ben kendi yağımda kavrulmaya razı gelmişken, belki de başıma gelenler yüzünden sindirilmişken, kulağıma eğilip 'Parla' diye fısıldadı, onu duymadığımda gücenmedi, haykırdı, hiç unutturmadı. 'Sessiz ol' dediler, aslan 'Kükre' dedi. 'Yeter' dediler, aslan 'Daha' dedi. 'Sön' dediler, Aslan, 'Parla, parla, parla yıldızım' dedi. Tüm seslere kulağımı kapadım ve onu duydum. İzini takip ettim, sözünü dinledim. Ayaklanmaya, direnmeye, baş kaldırmaya aşina, dik ruhumu yumuşak sözleriyle, tatlı tebessümüyle, verdiği şüphesiz güvenle, ender görülür bir tasvirde ehlileştirdi. Her ne yapıyorsa, sebebinin beni korumak olduğunu bilmenin verdiği paha biçilmez bir güvenle ona inandım, onu dinledim ve hiç gocunmadım. Acılarımı, hatalarımı, aşklarımı ona anlattım. Aldatışlarımı, aldanışlarımı, utanarak sakladığım yara izlerimi onunla paylaştım. Hayatta en çok korktuğum şeyi bana hiç yaşatmadı, acılarıma, acımadı. Yalnızca onlarla baş edişimi takdirle karşıladı. O da bana açtı saklılarını, kalbini, yuvasını... Duvarlarını indirdi ve o tertemiz içinin şömineli, sıcak köşesinde bana ait bir yer açtı. Bir erkek ve bir kadının, bir ilişki içerisinde olmadan, böyle derin ve anlamlı bir bağ kurmuş olması, etrafımızdaki kimse tarafından anlaşılmadı. Fakat biz anlaşılmamasından hoşnut olduk, yalnızca bizim bildiğimiz ve anladığımız, anlamlandırdığımız bu bağ, anlaşılamayışıyla daha ender bir anlam kazandı. Aslan beni herkesten her şeyden korur, korunmaya ihtiyacım olmadığını söylesem bile, gölgesini hep arkamda hissederim. Kalbim de sıkışsa, başım da sıkışsa ona giderim. Kocamandır onun elleri, istediğinde bir dağı alır, öteki dağın üzerine koyar ama yalnızca istediğinde. Bazen de o kocaman aslan, küçücük bir kedi yavrusuna döner, laf aramızda en çok o halini severim... Ender de olsa korktuğunda, bir boşluk onu içine çekmeye çalıştığında, yüreğinde aslını bildiği cümleleri, kulağı duymak istediğinde, bu kez ben fısıldarım kulağına. Ne duymaya ihtiyacı var bilirim, karanlıklarına yıldız olurum.
Hayat o altın tepsiyi onun önüne sunup sunup, alay eder gibi geri çektiğinde, telaşlandığında, endişelendiğinde çok öfkeli olur. Sitemlerini tüm hayata parça parça yayar. Kızar, küser, sessizleşir. Sonra birlikte kızarız, birlikte küseriz, birlikte susarız, benim şarkılarım bozar sessizliğimizi, gülümseriz tekrar, sonra kahkahalar karışır sessizliğimize. Çünkü nihayetinde biliriz, birlikteyiz ve üstesinden geliriz. 1 Seneymiş, kim inanır! Bir ömür benimleydin sanki, o yolun bir köşesindeydin belki, ama hep bir aralıktan beni seyrediyordun, gelmen gereken zamanı bekliyordun, ve geldin. Geldin ve gelişinin üzerinden 1 sene geçti bugün. Sevgili okur, böyle anlamlı günler, beni çok hislendiriyor. Anlam yüklemeyi, yükleyebilmeyi, bu anlamın kazandığı değeri çok seviyorum. Bu yazı, bugün burada yazdığım blog'u olduğu hale getiren, yazmak yetmez, konuşmalısın, okurların yetmez, dinleyenlerin olmalı diyerek podcast yolculuğumu başlatan, daha çok insan görmeli, bilmeli diyerek 'bendenizlotus'u kuran, kendi işimin başına geçmem için bana güç veren, gücümü aşan yerde omzumdaki eliyle devam etme gücü bulduğum, ticaretimi sanatımla icra etmem yolunda, ortağım olan 'swan'ı yaratan, beni, benim hayatımı emek emek işleyen, büyüten, öğreten sevgili aslan için yazdığım ilk yazı. Aslan, içimde bir mum yaktın, hem ısıttın, hem aydınlattın. İyi ki geldin. İyi ki kaldın, daim ol, baki ol. Blog yazılarımı hayatıma yeni dahil olan insanların okumasından çok çekinirim, beni benden tanımadan önce, ağır duygularımın arasına karışmanın insanlar üzerindeki ürkütücü etkisini defalarca tecrübe ettim çünkü. Fakat Aslan farklıydı. Adına yakışır bir cesaretle, okuduğu ilk blog yazıma 'Ben hikayene inandım' diyerek karşılık verdi. O zamanlar ikimiz de, onun hikayemin bu kadar majör bir parçası olacağından habersizdik. Habersiz gelen bir sürprizdi, bir sene önce bugün benimle iletişime geçişin, varlığın bir hediye oldu bir senemin her gününe. Kavgalarımızı, barışmalarımız için sevdim, göz yaşlarımı, sileceğini bildiğim için dökmekten çekinmedim. Yer yüzünde ve gök yüzünde, karada ve suda, hatta suyun altında, benim her yoldaki yol arkadaşım, hayatı seninle yürümek ne güzel, senin kattıklarını büyütmek, sana ektiklerimi yeşertmek ne güzel, biz ne güzeliz. Bir değil, bin senemiz olsun, nicelerine, iyi ki!
Yorumlar