top of page

Cemre'nin Blogu 4 Yaşında !

Bugün bu yazıyı yazarken, ellerim bu bloga ilk yazmaya başladığım günki gibi titriyor. Kalbimin atışını duyabiliyorum, yer yer gözlerimi yumuyorum ve hislerimi duymaya çalılıyorum. Parmaklarım klavyenin üzerinde dans eder gibi. Heyecanımı bu kadar diri tutmanın mutluluğunu da içime sığdırmaya çalışarak, en özenli cümlelerimi ard arda sıralıyorum. Blogum 4. Yaşına girdi. Bu dünyadaki varlığımı kalıcı tutma çabamın yegane ve biricik mahsülü, gün be gün büyüyor. Bu sene, bloguma ilk kez benim dışımda birinin eli değdi. Yalnızca kendime sakladığım, bir zırh gibi önünde durup arkama sakladığım bu alana ilk defa birinin müdahil olmasına izin verdim. Ondan 'Aslan' diyerek bahsedeceğim. Aslan'ın hayatıma dahil oluşu, en az bloguma dahil oluşu kadar 'beklenmedik, ani ve özel'di. Hayatıma girdiği andan itibaren beni yaptığım her işte, var olduğum her alanda yüreklendirdi. Mesleği gereği, web sitem hakkında yapıcı eleştiriler içeren yorumlarda bulunmak ve sitemin dönüşümüne ön ayak olmak bana göre onun en 'aslanlar gibi' yaptığı hamle oldu. Ben, Cemre'nin blogu' nun kendi halindeki minik alanından memnunken, Aslan bana 'Yazıların daha çok kişiye ulaşmalı, kendi halinde kalamazsın' dedi. İçimde yanmak üzere sönmüş bu ateşi harlayan bu adamla birlikte günlerce, gecelerce, zorlu yollarla Cemre'nin Blogunu en iyi haline getirdik, getirdi. 'Blog senin bebeğin, bebeğin de bana emanet merak etme' dedi. Hiç merak etmedim, o da beni merak etmediğime hiç pişman etmedi. Her ayrıntının içime tam anlamıyla sinmesi için gözlerimin içinde aradı beklediği onayı. O onayı almadan da içi rahat etmedi, hep daha iyisini denedi. Nihayetinde Cemre'nin blogu bebek, beni sizlere görsel öğelerle yansıtan, benimle iletişime geçebileceğiniz, yorumlarda bulunabileceğiniz, bir yazıyı ne kadar sürede okuyabileceğinizi görebileceğiniz, ne kadar okunduğunu takip edebileceğiniz en güncel haline dönüştü. Cemre'nin Blogu bebek, 4. Yaşında ilk defa gerçek bir yaş aldı, ivme kazandı, büyüdü. Bakmaya doyamadım, mutluluktan akan göz yaşlarımı saklayamadım, Aslan'ın bu özverisine, ilgisine ve yaptığım işe duyduğu saygıya her geçen gün daha büyük bir sevgi ve minnetle bağlandım. Ama o bu noktada dahi durmadı. 'Blog bir website olarak kalmamalı, instagram'da blogun bir hesabı olmalı daha çok kişi seni tanımalı, bilmeli, ışığını görmeli' dedi. O kadar şaşırdım ki, hayatıma giren hiçbir erkek beni ön planda tutmak, ışığımı yansıtmak, beni daha yukarı taşımak istememişti. Geride durmam, sessiz sedasız olmam daima tercih edilendi. Bunu aslanla paylaştığımda ise bana 'Bunu nasıl kabul edebildin? Sen parlamalısın, duyulmalısın bunu saklamak ancak hata olur' dedi. Gülümsedim ve sustum. Her şeyin bu kadar mükemmel olamayacağını bilecek kadar büyümüş olduğum için... Aslan burada da durmadı, zihni sürekli yeni fikirler üreten ve benim yüreğimi hoplatan bir makine gibi işliyordu... 'Yazman yetmez, konuşmalısın, anlatmalısın, sesini daha yüksekten duyurmalısın' dedi. Günümüzün en yeni alanlarıdan birine 'Podcast' yapmaya yönlendirdi beni, hemen bir podcast seti aldık. Bir mikrofonum oldu. Sesimi daha yüksekten duyuracak bir mikrofonum oldu. Artık yazdıklarım kadar da konuşacağım sevgili okur, yol'um hem kalemimle, hem de sesimle iz bırakacak bu hayatta. Yaptıklarım kadar yapacaklarım için de yüreğim dolup taşıyor. Kaybettiğim arzularımı bana geri verdiği için, bana ve benim hikayeme 'gerçekten' inandığı ve gönlüyle yoluma emek verdiği için, her blog yazdığımda ve her mikrofon başına geçtiğimde Aslan'ı gülümseyerek anacağım, ona verdiğim sözü tutacak ve haftada en az 1 yazı yayınlayacağım. Ona içimden hep teşekkür edeceğim. Ama yalnızca içimden. Çünkü hislerimde her zamanki gibi yanılmadım, her şey bu kadar mükemmel olamazdı. Aslan hızdan yanaydı, ne sabrı vardı ne de sükuneti. 'Hızlı başlamak ve çabuk bitmek' korkuma yenik düştük. Sözlerinin arkası dolu değilmiş, ne bana, ne de hikayeme inanmamış. Aydınlığı seven biri güneşe sırtını döner mi hiç? Aslan hayatımda edindiği bu büyük yerden, küçük bir tartışma sonrası ceketini alıp çıktı. Tartışmadı, çözüm aramadı, iyileştirmedi yara aldığımız yerleri. Öylece kendi yollarımıza ayrıldık. Ne sandın deli kızım? Elini sıkı sıkı tutan kim seni yolun tam ortasında, öylece bırakmadı ki? Anla artık, bu yol yalnızca senin, sana ait ve günün sonunda bu yolda hep bir başınasın. Hepimiz öyle değil miyiz? Yolumuza gelenler, gidenler, bizi büyütenler, küçültenler, öğrendiklerimiz, öğrettiklerimiz hep bir noktaya kadar değil mi? Evet yalnızlık ömür boyu, ama benim dünyam yalnızlığıma mahal vermiyor. Belki de büyülü bir manifest cümlesiydi, yıllardır dilimden düşürmediğim: 'Ben çok şanslı bir kadınım' hep öyleydim. Hayat bana bir kapıyı kapattığında önümde nicesi açılır. Düştüğümde bir el muhakkak bana uzanır. Bittiğimi sandığım yerden yeniden başlar, söndüm dediğim yerde küllerimden doğarım. Benim ıslandığım yağmur ancak yolumdaki çiçekleri sular. Çünkü, ben gücümü yalnızca ve sadece yekpare aşktan alırım. Bu bitmez, tükenmez, sonsuz bir güç sevgili okur. Hayat bana, beni benim bile kendimi sevdiğimden daha çok beni seven, her halimi düşünen, ruhumdan anlayan, öz benliğimi kabul eden ve beni saf sevgiyle kucaklayan dostlar armağan etti. Blogumun 4. yaşında en çok onlara teşekkür etmek istiyorum. Siz olmasaydınız, ben kendimde, kendim olma cesaretini bulamazdım, iyi ki vardınız, iyi ki varsınız. Sevgili okur, podcastlerimde sizlerle artık yalnızca kendi hayatımı değil bu birbirinden harika kadınların hayatlarını, birbirinden güzel aşk hikayelerini, hayat tecrübelerini de tamamen mahremiyetlerini koruyarak sizlere anlatacağım. Onlardan öğrendiklerim, onlarla öğrendiklerim baki kalsın, beni besleyen ışıkları, daim olsun istiyorum. Her kelimem, cümlem 'iz bırakmak' temalı izler taşıyor sevgili okur. Hayattaki varlığımın, nefes aldığım süreyle sınırlın olmasını istemiyorum. Doğmak, yaşamak ve ölmek istemiyorum. Hatırlanmak istiyorum, aşkla, sevgiyle, dokunduğum kalplerle, tanıştığım ruhlarla, anlamış ve anlaşılmış olarak. Parmaklarım bu yüzden klavyede, ellerimse mikrofona sarılacak. Dilerim nihayetinde gayem emeline kavuşacak. Fakat bu, her hayal gibi, emeksiz, gayretsiz olamayacak. Bu yüzden sonu benim yoluma varmayan, fakat konfor içinde olduğum yoldan vazgeçtim. Bir haftanın 6 gününü, bir günün 10 saatini geçirdiğim, temposuna rağmen yürekten sevdiğim, el üstünde tutulduğumu daima hissettiğim işimden tek kalemde istifa ettim. Güzel bir yoldu ama benim yolum değildi. Merakla bekliyorum benim yolumun geri kalanını, güneşli günlerini ve yağmurlarını, duracağım durakları ve varacağım sonu. Artık bunu sizlerle daha sık paylaşacağım, okuyanlar için yazacak, dinleyenler için konuşacağım. Cemre'nin Blogu 4 Yaşında. Daha nice yaşlarında, bir arada olmak dileğiyle. Sevgili okur, burada olduğun için teşekkür ederim, benimle hislerini paylaşmaktan çekinme, benimle burada daim kal, yolum seninle daha anlamlı.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İyi ki doğdum...

İyi ki'lerimin, keşkelerin yerini aldığı 26. yaşım, elveda... Ben bu yıl, bir küçük ömür izini sürdüğüm, yolunu gözlediğim 'aşk'ı bulduğum kalpte yuva kurdum, kuruldum düşlerimin üzerine... Ben bu yı

 
 
 
Gelincik Baharı

Merhaba sevgili okur, 4 mevsim sonra, tekrar bir baharda, merhaba... Her gün yeniden başlayan hayatlarımızda, ayrı geçirdiğimiz bunca...

 
 
 

4 Yorum


Özgecan Yoldaş
Özgecan Yoldaş
02 Mar 2023

İyi ki varsın, bazen ortak bazen de apayrı duygularda buluşmak çok keyifli. Seçose <3

Beğen

İlayda Yoldaş
İlayda Yoldaş
01 Mar 2023

İyi ki bu dünyaya bir Cemre D. düşmüş💜

Beğen

C*
C*
01 Mar 2023

Hiç bir ışık karanlıkta saklı kalamaz. Bu bencillik olur. Işığını saçmaya devam et.. Belki başka karanlıklarında aydınlığa ihtiyacı olur.✨

Beğen

enuruyanik
enuruyanik
01 Mar 2023

Cemre'nin sözleri ve sesi de hep bizimle kalsın. Yolumuz onunla daha anlamlı. ❤️

Beğen

Yeni yazılarımdan haberdar olmak isterseniz:

© 2023 Vibe Reklamcılık

bottom of page