top of page

KAHRAMAN

Biricik ile iletişimimiz ya yüz yüze görüşerek ya da mesajlaşarak ilerliyor 6 senedir bu böyle. Biricik telefonda konuşmaktan haz etmiyor. Başlarda yadırgadığım bu durumu kısa sürede kabul ettim ve daha da ilerisinde çok sevdim. Benim mesajlaşma kültürüm, Biricik'den geliyor. Konuşurken düşüncelerimiz beyin süzgecimizden çok seri geçiyor çünkü devamlı bir iletişim hali mevcut. Aslında hiç kast etmediğimiz kelimeleri ve maksadını aşan cümleleri bir anda dilimizden döküverebiliyoruz ve havada kalıp, uçup gidiyor. Fakat yazarken üzerine düşünebilir, noktalama işaretleri ve hatta emojilerle anlamı kuvvetlendirebiliriz. Hala en yaygın iletişim yöntemim konuşmak olmakla birlikte, Biriciğin bu iletişim yolu, onunla konuşurken birçok şeyi benim de farkına varmamı sağlıyor. Bugün, yakınlarda iletişimimin bir daha düzelmeksizin hasar gördüğü bir arkadaşımla ilgili yaşadığım hayal kırıklığı konusunda konuşuyorduk. Ona, izmirli diyelim, pek bir övünür bununla. Arkadaşlıklar, zamanla rayına oturan kademe kademe ilerleyen, karşılıklı değer ve anlayış ile sürdürülen ilişkilerdir. İzmirli benim hayatıma girdiği andan itibaren ona hiç tereddütsüz sonsuz sevgi, güven ve şefkat gösterdim. O da her an bunun değerini bildi ve beni öncelik sırasının en önlerine bir anda koydu. Yalnızlık düşkünlüğüne bir perde araladı kısa sürede çok fazla şey paylaştık. İzmir'den İstanbul'a dönüp yeni bir hayat kurma girişiminde ona, o talep bile etmeden onun için, en az onun kadar çabaladım. Çok güldük, çok kavga ettik, çok duyguya ortak olduk, canımızı acıtan her şeyle, herkesle dalga geçtik, sırdaş olduk, dost olduk, kardeş olduk, yani ben öyle sandım. İzmirli bana ilk tanıştığımızdan beri duygusallığım konusunda takılır, hayatın güçlü olmayanları nasıl ezdiği konusunda daima öğütler verirdi. Hayatın sillesini 18 yaşımda yememişim gibi... Ben de ona duyguların harika tonlarından, sevginin gücünden ve ona göre zırvalık olan bir dolu histen bahsederdim. Bir yerden sonra birbirimize takılmalarımız, yerini birbirimize kendi doğrularımızı dayatmamız haline geldi ve incir kabuğunu doldurmayacak bir sebep iletişimimizi aniden koparıp attı. Her ilişkinin, arkadaşlık, sevgililik hatta ailevi ilişkilerin bile bazı kırılma noktaları vardır. O noktada ilişki, ya güçlenir ve bir daha asla kırılmaz, yada kırıldığı yer bir daha dikiş tutmaz. İzmirli'nin inadı, siniri ve bana göre benim sevgime haddinden fazla güvenmesi bizim dostluğumuza kapanmayacak bir yara açtı. Bu yaranın kapanmaz oluşu kavga sebebimiz değil sonrasında benimle iletişimini kurtarmak için hiçbir çaba göstermediği 1 ay oldu. Bu süreçte işe başladım, işten ayrıldım ve birçok önemli gelişme yaşadım fakat bunların hiçbirinde İzmirli yanımda yoktu. Onun iş arama, bulma, alışma ve devam eden tüm süreçlerine ufacık bir iş toplantısına bile özen gösteren ben, bu beni ziyadesiyle yıpratan işe başlama ve ayrılma süreçlerimde ondan vefanın zerreciklerini dahi göremedim. Ve yine kendime şu soruyu sordum : 'Bu kadar basit mi? ' Ona verdiğim desteğin ve dostluğun miyadı bu kadar mıydı? O hayatını düzenine sokana kadar mı? Bu duruma tüm yakın arkadaşlarımın ve dahi İzmirli'nin cevabı şu oldu: 'Bu kadar sevgiyi ve desteği talep etmedi, sen verdin.' Bu kızı sahiden de yeniden büyütmeliyim sevgili okur...

Ah deli kızım... Kalbinle yaptığın her şey, vefa beklendiğinde 'yapmasaydın' oluyor.. Hala neden idrak edemiyorsun? 'Vermek üzerine' adlı geçmiş yazımda, Necmettin Bey'in bana: 'İnsanların seni sevmeleri için sürekli onlara sürprizler yapman, hediyeler alman, daima iletişimde kalman ve sonsuz sevgi vermen mi gerekiyor? Yoksa seni, sadece sen olduğun için sevmiyorlar mı?' diye sorduğundan bahsetmiştim. Bu soru zihnimde günlerce, aylarca yankılanıp durdu. Kendimi hep durdurmaya çalıştım vermek niyetinde olduğumda fakat şimdilerde benim için bu vermenin asıl anlamını görebiliyorum. Bitmek, tükenmek bilmeyen Kahraman olma arzusu. Valere'de yıllar boyu kalbimi esir tutmamın da, hep alenen yanlış, sevilmeyen, hor görülen insanlara verdiğim sevgi de bunun yansımalarıydı. Sevilmeyeni sevmek, görünmeyeni görmek, düzelmez denileni düzeltmek, bir insanı dönüştüren, hayatının yönününü değiştiren insan olma arzusu,Bir insanın hayatının kahramanı olma arzusu. Çünkü sevgili okur, ben kahramanımı çok bekledim, nicedir de beklemeye devam ediyorum. Kimse ben görünmezken beni görmedi, gözlerinin önünde dimdik durmam gerekti. Kimse beni, ben kendimi sevilmeye değer görmezken tutup da sevmedi. Ben kendi anlamımı kendim aradım, buldum en derinlerden nihayetinde çıkardım, kimse bana bir lütuf ihsan etmedi. Kimse ben yerdeyken 'Tut elimi gidelim al işte sana sonsuz sevgi, şefkat ve güven' demedi. Herkesin bir hesabı vardı ve herkes önce 'ben' dedi. Ben bunu birine yaparak, kendimi de kurtarabileceğim duydusuna tutundum artık bunu açık seçik görüyorum. Gel gelelim ki ne kendimi, ne de kurtarılmak istemeyenleri kurtarabildim. Kötü hep kötüydü, nankör hep nankör, sevgisiz hep sevgisiz kaldı ben yalnızca bir köşede tükendim. Kendime bir kahraman aramak veya başkalarının kahramanı olmak niyetinden uzaklaşıp o öylece savurduğum sevgimi, şefkatli ve güvenimi keşke kendime saklayıp kendi kendimin kahramanı olabilseydim... Bunun için geç mi? Asla. Nefes aldığımız sürece, daima güneş bizim için parlamaya, çiçekler bizim için açmaya devam eder. Bu konu, İzmirli merceği altında alınmış olsa da, sözüm meclisten tamamen dışarı. Konu ondan ziyade onunla fark ettiklerimden ibaret. Doğrusu elimde olan bu yeni farkındalığımla ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Her geçen gün 'Sağıra sözünü, köre yüzünü süsleme, yorulursun' cümlesin daha iyi anlıyorum. Gül güzelimin de hep söylediği gibi, insan insanı yalnız kendi ile tamamlıyor.Hangi vakit tamamlanacağımı veya tamam olduğumu ne zaman anlayacağımı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu duygularıma eşlik eden siz sevgili okurlarımı, içimde kalan son sevgi zerrecikleriyle kucaklıyorum.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İyi ki doğdum...

İyi ki'lerimin, keşkelerin yerini aldığı 26. yaşım, elveda... Ben bu yıl, bir küçük ömür izini sürdüğüm, yolunu gözlediğim 'aşk'ı bulduğum kalpte yuva kurdum, kuruldum düşlerimin üzerine... Ben bu yı

 
 
 
Gelincik Baharı

Merhaba sevgili okur, 4 mevsim sonra, tekrar bir baharda, merhaba... Her gün yeniden başlayan hayatlarımızda, ayrı geçirdiğimiz bunca...

 
 
 

Yorumlar


Yeni yazılarımdan haberdar olmak isterseniz:

© 2023 Vibe Reklamcılık

bottom of page