Narsizm 101
- Cemre Delier

- 11 Nis 2023
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Tem 2023
Evrende ortaya çıkan her duyu ve duygu, içinde aşk barındır. Aşk'a uğramayan yollar ıssız, aşksız ruhlar hep ışıksızdır. Aşk yeryüzündeki tüm olasılıkların birbirini tamam kılmasında gizlidir. Adını duyduğumuz ve hikayesinden mahrum olduğumuz birçok basma kalıp ifadeden birini seçtim bugün, belki de en yakından tanıdığımı, narsizm'i... Narsisizmin ortaya çıkış sebebinin de Antik Yunan'da yaşanan bir aşk hikayesi olduğunu söylemem, eminim ki bir önceki cümlelerimi doğrular. Özüne baktığımız, derinlerine indiğimiz her mânâda olduğu gibi, bugün de narsizm'in köklerindeki aşk'tan konuşacağız.
Hikayemizin kahramanları, Yunan mitolojisinden günümüze kadar ulaşmayı başaran su ve orman perisi Ekho ile, ileriki dönemlerde büyük bir hastalığa ismini verecek olan Narkissos. Mitolojiye göre Narkissos ve Ekho'nun aşkının başlaması Ekho'nun Narkissos'a ilk görüşte aşık olması ile başlar. Ekho, kırlarda dolaşırken Narkissos ile karşılaşır ve ona görür görmez aşık olur. Narkissos, herkes tarafından ilgi gören ve dikkat çeken bir yakışıklılığa sahiptir. Tüm tanrılar, tanrıçalar ve faniler Narkissos'u isterken, o herkese karşı ilgisiz ve duyarsız bir tavır takınır. Su perileri, Ekho' ya: 'Bu umutsuz aşk ile vaktini sakın kaybetme' deseler de, gönlü ferman dinlemez. Aşkına karşılık almak isteyen Ekho, Narkissos'a giderek aşkını ilan etmeye karar verir. Bu uğurda yola çıkan Ekho, yolda Hera ile karşılaşır. Hera ise , o sırada su perileri ile arkadaşlık etmeyi, bilakis flört etmeyi çok seven kocası Zeus'u bulmaya gidiyordur. Ekho, Hera'yı saatlerce lafa tutar ve Hera, Zeus'u yakalamak için geç kalır. Bu duruma çok sinirlenen Hera, bu durumdan Ekho'yu sorumlu tutar ve onu cezalandırmak ister ve Ekho'nun konuşma yetisini karşısındakinin insiyatifine indirger. Ekho, bu lanetle birlikte artık karşısındaki insanın yalnızca son sözlerini tekrar edebilir hale gelir. Bu şekilde, biçare Narkissos'un yanına giden Ekho, aşkını itiraf etmek için can atsa da, üzerindeki lanet yüzünden bir kelime dahi edemez. Narkissos, karşısında öylece duran Ekho'ya 'Git başımdan, beni yalnız bırak' der ve onu kovar. Ekho ise karşısındaki insanın son sözlerini tekrar etmek ile lanetlendiği için Narkissos'a 'Git başımdan, beni yalnız bırak' diyerek oradan uzaklaşır... Ekho, kalbinin acısı ile günden güne erir. Son isteği ise, yine ondan sesini alan tanrılara olur. “Tanrım o da çok sevsin! Sevsin de sevdiğine kavuşamasın.” der. Artık yaşamaya dayanamayan Ekho can verdiğinde ölü bedeni toprağa döner, geriye ise sadece kayalara karışan sesi kalır. ‘Eko’ yani günümüzde kullandığımız 'yankı' kelimesine de böylelikle ismini vermiş olur. Ekho’nun dünya üzerindeki başlamayan veya yarım kalan aşkların tamamının acısını günümüzde hâlâ haykırmaya devam ettiği yaygın bir rivayettir...
Ekho’nun haline üzülen tanrılar, Narkissos’un kibrine çok kızar ve onu da cezalandırmak isterler. Narkissos’a lanet okuyarak, Ekho’ nun son arzusunu yerine getirir ve Narkissos’u kendi görüntüsüne âşık olmaya mahkum ederler. Narkissos, bir pınardan su içmek için suya eğildiği anda kendi yansımasını görür, büyülenir ve bu mükemmel görüntüye aşık olur. Yansımasına dokunmak ister, fakat bu imkansız bir aşktır. Narkissos ellerini pınara götürdüğü anda yansıması kaybolur, akar gider avuçlarından. O da aynı Ekho gibi yemeden içmeden kesilir. Nefes alamaz olur. Sevdiğine kavuşamıyor, dokunamıyor olması onu mahveder. Sonunda gördüğü surete yaklaşmaya çalışırken suya düşer ve tam o noktada parlak yüzü ve eğilmiş boynu ile nergis çiçeği belirir. Aşık olmak anlamına gelen ‘’fall in love’’ sözcüğü de böylece Narcissus Miti’nden gelir... Hem narsisizm hem de nergis çiçeklerinin ortaya çıkışı, işte tam da bu şekilde olmuştur. Bir aşk hikayesi ile...
Derim size, her duygunun ve duyunun aşktan geçmiş bir yolu vardır. Aşktan geçmeyen hikayeler yoksuldur. Beşer daima aşk ister, aşk arar, aşk anar fani yaşamında.
Narsizmin benim hayatım üzerindeki yansıması bu hikayeden çok ayrı. Fakat her yerde duyup, özümsediğimiz kavramların özünü, aslını, derinini arşınladığımızda ne denli ufuklar açılıyor zihnimizde, öyle değil mi sevgili okur?
Necmettin Bey, bir seansımızda, ona anlattığım parlak obsesyonlarımın altında bir Narsizm yattığını söylemişti. Kağıt havludan üç parça koparırım, dördüncüsü uğursuzluk. Küpemi önce sağ kulağıma takarım, sola takmak talihsizlik. O güzel kara kediyi gördüğümde saçlarımı tutarım, ya aksi ayrılık getirirse? Bütün bu soyut korkuların altında bir Narsizm yattığından haberdar mıydınız? Ben o kadar üstün ve yüce bir varlığım ki, evren benim küpemi önce sol kulağıma takmamdan haberdar ve beni bu sebepsiz zorunluluk yüzünden cezalandırmak için baş ucumda bekliyor! Hadi ordan!
'Sen kağıt havludan üç parça yerine, dört parça kopardığın için dönmeyecek talih tersine, bu kadar önemli değilsin, bütün suçu ve getirdiği gücü yüklenemezsin' demişti Necmettin Bey. Uzun zamandır unuttuğum bu kusurum, yeni başlangıçlarımla birlikte tetiklendi. Yazdığım yazıları içime sindiremiyor, ruhumda yumuşatamıyorum. Özenle hazırladığım içerikleri paylaşmaya değer bulmuyorum, yakaladığım ivmeden memnun değilim, övgülerle, takdirlerle yetinmiyorum. Beni görmeyen gözlere gözlerimi dikiyor, sesimi duymayanlara kulak kesiliyorum. Kim, ne düşünür? Nasıl yargılanırım hayatımın uzak mesafesinde yalnızca 'var olan' insanlar tarafından? Aktüel deyimiyle 'Cringe' bulunur mu? varsayımları sebeptir ki, adım atamıyor, kabuğumun içinde saklanıyorum. Halbuki, ben bu kadar önemli değilim, bütün suçu ve getirdiği gücü yüklenemem. İçinde barındığım toplumu ve sosyal çevreyi memnun etmek için değil, kendimi gerçekleştirmek, anlam kazanmak için yazıyorum, konuşuyorum ve paylaşıyorum. Sanatım toplum için değil, sanat içindi daima. Hikayemden bir parça alanlar, yolumda benimle yürüyenler, benim yegane kârım değil mi? Beni hep bir adım geride tutan bu soyut korkuların zaferi, asıl yenilgim olmaz mı? O zaman durma deli kızım, Ghandi'nin söylediği gibi : “Önce seni görmezden gelirler, Sonra sana gülerler, Sonra seninle dövüşürler Ve sonra sen kazanırsın.” Büyük ve ulaşılmaz galibiyetlerin izinde, başarı uğruna esaret altında değilim. Tutkularımın ve hislerimin peşinde, yalnızca ve sadece 'kendim olmanın', hür alanımda, şahsi sanatımı sunmanın, varlığımda ve ardımda parmak izlerimi bırakmanın meşgalesindeyim. Kalemimi sevenler, satırlarımda kendini bulanlar, beni can kulağıyla dinleyecek. Sözlerime kulak verenler, hislerimi yüreklerinin orta yerinde hissedenler olacak biliyorum. Bununla birlikte cümlelerimi yanlış yorumlayacak, edebi zevklerinden uzak bulacak ve uzakta kalmak isteyecek, sesime kulaklarını, yazdıklarıma gözlerini kapatacaklar olacak. Ve ben tüm bunlar için yeterli minneti, şükrü, anlayışı ve kabullenişi içimde saklıyorum.
Narkissos ve Ekho'nun aşkını okuduktan sonra, içimdeki narsizmi, soyut korkularımın tabanındaki, kişiliğimde gerekli ve yer yer nüksettiğinde sakinleştirebildiğim bir parçası olarak görmeyi seçtim. Ben, sen, biz... bu evrenin hem bir parçası, hem de ta kendisiyiz. Biz hem her şey, hem de hiçbir şeyiz. Ben sonsuza nisbetle hiçim. Buna rağmen hiçlikte tecelli edene göre her şeyim.
John William Waterhouse - Echo and Narcissus




Yorumlar