TRAVMA ANALİZİ
- Cemre Delier
- 5 Şub 2023
- 3 dakikada okunur
Yazmaktan vazgeçme’ demişti Necmettin bey, ‘yazamadıklarını yaşıyorsun çünkü’ diye eklemişti. Şimdi ne yazabiliyorum, ne yaşayabiliyorum. Bazen başıma gelen birçok şeyin sebebini anlayamıyorum. Bana karşı hiç haketmediğim kadar sevgi ve gnezaket gösterenlerin nedenini de, en azından saygıyı sonuna kadar hak ettiğim kişiler tarafından gördüğüm kabalığın ve anlayışsızlığın sebebini de anlayamıyorum. Çiçek attıklarım taş atıyor, taş attıklarım çiçek. Blogu topluma açtığımdan beri, ilk gün kendime verdiğim sözü unutuyorum. Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün hissettiklerimi yazmaktan vazgeçmeyeceğimin sözünü kalbimden alarak başladım yazmaya, çünkü bu benim güncem. Yıllar sonra baktığımda beni derinden etkileyen, karakterimi şekillendiren olayları ve hislerimi burada buluyor olacağım. Ama aldığım yorumlar, blog’a bakışınız o kadar güzel ki, bunu kaybetmekten yada beğeniyi düşürmekten korkarak hislerimi gölgede bırakan yüzeysel cümleler kurmaktan başka bir şey yapamıyorum. Şimdi biraz dökülmem lazım, çünkü taşmak üzereyim. Bu kaçıncı hayalim, yıkılan bilmiyorum. Muhtemelen tüm hayallerim peri masallarının ve hayal ürünü filmlerimizin karması olduğu için hayatın gerçekliğine temas ettiğinde tuzla buz oluyor… Şimdi izninle kendime ayna tutmak adına özel hayatımın analizi yapacağım, Allahın bildiğini senden mi saklayacağım! Orta okuldayken öğretmenime aşıktım, beni o kadar eski tanıyanların kahkahalarını duyar gibiyim… O kadar gerçek yaşıyordum ki bu hisleri, o kadar gerçek acı çekiyor ve mutlu oluyordum ki saçmalığın daniskası… Görüyorum ki onun da hoşuna gidiyordu bu ilgim, çünkü ne kadar fark etse de ‘yavrum evladım ne yapıyorsun aramızda 20 yaş var’ demiyor, ‘fıstığım ne kadar güzelsin bugün’ diyordu, ben de bütün gün okulda aşık aşık gezip fıstığı mıyım gerçekten diye boşluğa gülümsüyordum:( Ergenliği ağır atlatmak ne demek tartışmayalım isterseniz… Boy: 145 Kilo:60 ve kendini fıstık sanmak… nasip etme Allahım… Her neyse bu konuyla ilgili buruk kaldığım ve beni hala üzen tek şey, hocamın sırf ona yazdırabileyim diye tüm okula tek tek yazdırdığım, sticker’ larla özene bezene süslediğim yıllığımı ‘bende kalsın yazıp veririm sana’ demesi ve bir daha asla geri alamamam. Beyefendiye deli gibi aşığım (!), 13 yaşında anca varım, kendimi yeni yeni bir kadın gibi hissediyorum, Şakkk diye bütün gururum kırıldı,Ona aşık olduğum 4 senede bana iki satır güzel söz yazacak kadar bile değer vermemiş. Cam kırıklıkları sesini duydun mu sen de ? Şimdi bunları yazarken ciddiyetimi koruyamıyor, kahkahalarca gülüyorum. Ama yaşarken hiç komik değildi. Ben hala hayatımdaki insan bana kısacık mesajlar yazınca ondaki yerimi ölçüyorum, böyle bir travma bıraktı bende. Sevgili hocam, valla olur da bu yazıma denk gelirseniz, ne diyeyim alacağınız olsun, daha 11 yaşındaydım gözlerinize çipil çipil bakarken umarım daha nice gözlerin parlaklığını yitirmesine sebep olmamışsınızdır çünkü karma gerçek. Neyse yürekler yeterince dağlandıysa devam ediyorum, Lise’ye başlayınca en azından biraz da kendi jenerasyonuma göz gezdireyim dedim ki, beterin beteri varmış. Valere hayatıma girdi. Sonraki seneler içinde bende bıraktığı travmalardan ben artık bahsetmiyorum bile. Hayatımdan vazgeçmiştim, kendimden vazgeçmiştim ki, bir İspanyol girdi hayatıma, Alberto! kısa süren ama beni çok etkileyen, en azından beni o tükenmişliğin içinden alan yine hayata döndüren antin kuntin bir ilişkim oldu, önce incindiğim yerleri sarıp sarmaladı, kalbimi sımsıkı tutup göklere çıkardı, sonra beni o göklerden kalbimle birlikte cehennemin dibine attı ve adios amor! En nihayetinde de adam…. Adam’la tanıştığımız dönem benim çok zor sınavlar verip henüz geçtiğim ve bir ödülü hak ettiğime emin olduğum bir dönemdi, bu yüzden onu hep söylediğim gibi nefes nefese çıktığım o dim dik yokuşun sonundaki denize bakan sıcacık bir ev zannettim. Orada soluklanıp, huzur bulup tekrar güvenebileceğimi, tekrar sevebileceğimi, birinin elinden kaygısızca tutabilmek için kendime bir şans verebileceğimi düşündüm. O ev de kıyısındaki denizin suları altında kaldı, bir de şans işte ben yüzme bilmiyordum. Ne diyebilirim ki çok yıkıklık annecim… Madem tüm aşk hayatım aşikar oldu, ilk aşkımın bir ünlü oyuncu olduğunu söylemem gerekmiyor herhalde…:( Mehmet Akif Alakurt’ a deli gibi aşıktım, dizide öpüşme sahnelerinde ağlıyordum babam ya sabır çekiyordu sjdjdjfjf Neyse ondaki kırılma noktam da şu oldu; Bir arkadaşım bana, benim için onun imzasını aldığını söylemişti hiç unutmuyorum “Sevgili Cemre’ye öpücükler ve sevgiler” yazılı bir kağıt getirmişti bana. Çerçevelettim kağıdı, öpüp sarılıp uyudum haftalarca… Sonra kız onu babasının yazdığını söyledi. Bu da böyle beynimden silemediğim bir travmamdır. O zaman çok şaşırmıştım baya ama baya şaşırmıştım, ben karşısında mutluluktan ağlarken bir insan bununla nasıl dalga geçebilir, duygularımla böyle oynarken, kalbim kırılırken hiç mi üzülmüyor diye. Ahhh kızım ahhh!!! 11 yaşındaki Cemre, kızım daha neler gelicek başına bu ne ki ! Hayatım bir film olsaydı kesinlikle trajikomik dalında olurdu. Ama dediğim gibi, yaşarken sahiden de hiç komik değildi… Bu arada, burada sadece anlamsızca aşık olduğum kişilerden bahsettim, hayatıma giren ve hiç haketmediğim kadar bana sevgi gösteren, hatta bana kendimi sevmeyi öğreten ama eninde sonunda direncime yenik düşüp yine düşmanlaşmadan hayatımdan çıkan o güzel kalpli, beyefendilere sadece teşekkür edebiliyorum
Comments